En'âm Suresi

xokulx

Bilge Üye
Kayıtlı Üye
Katılım
30 Kas 2017
Mesajlar
211
Tepki
0
Puan
16
6/EN'ÂM-1: Elhamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).
Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.

6/EN'ÂM-2: Huvellezî halakakum min tînin summe kadâ ecelâ(ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne).
Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O'dur. Ve ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah'ın katındadır. Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz.

6/EN'ÂM-3: Ve huvellâhu fîs semâvâti ve fîl ard(ardı), ya’lemu sirrakum ve cehrekum ve ya’lemu mâ teksibûn(teksibûne).
Göklerde ve arzda Allah O'dur. (O Allah, göklerde ve yerdedir.) Sizin sırrınızı (gizlediğinizi) ve açıkladığınızı ve kazanacağınız şeyi bilir.

6/EN'ÂM-4: Ve mâ te’tîhim min âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu’rıdîn(mu’rıdîne).
Ve onların Rabbinin âyetlerinden bir âyet gelmemiştir ki; ondan yüz çevirmiş olmasınlar.

6/EN'ÂM-5: Fe kad kezzebû bil hakkı lemmâ câehum, fe sevfe ye’tîhim enbâû mâ kânûbihî yestehziûn(yestehziûne).
Böylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecek.

6/EN'ÂM-6: E lem yerev kem ehleknâ min kablihim min karnin mekkennâhum fîl ardı mâ lem numekkin lekum ve erselnes semâe aleyhim midrâren ve cealnâl enhâre tecrî min tahtihim fe ehleknâhum bi zunûbihim ve enşe’nâ min ba’dihim karnen âharîn(âharîne).
Sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde, yeryüzünde yerleştirdiğimiz nice kavimleri, kendilerinden önce nasıl helâk ettiğimizi görmüyorlar mı? Onlara semadan bol bol yağmur gönderdik. Altlarından nehirler akıttık. Fakat günahları sebebiyle onları helâk ettik. Onlardan sonra da başka nesiller yarattık.

6/EN'ÂM-7: Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâlelezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun).
Ve eğer sana kâğıtlarda yazılı olarak indirseydik, böylece ona elleri ile dokunsalar bile kâfir olan kimseler, mutlaka: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.” derdi.

6/EN'ÂM-8: Ve kâlû lev lâ unzile aleyhi melek(melekun), ve lev enzelnâ meleken, le kudıyel emru summe lâ yunzarûn(yunzarûne).
Ve: “Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı?” dediler. şâyet bir melek indirseydik, mutlaka iş, olup bitirilirdi. Sonra (onlara) mühlet verilmez.

6/EN'ÂM-9: Ve lev cealnâhu meleken le cealnâhu raculen ve le lebesnâ aleyhim mâ yelbisûn(yelbisûne).
Ve şâyet onu melek yapsaydık, onu mutlaka erkek olarak (erkek suretinde) yapardık. şüphe ettikleri şeyi, mutlaka onlara (gene) şüphe ettirirdik.

6/EN'ÂM-10: Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Ve andolsun ki; senden önceki resûllerle de alay edilmişti. Böylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri kuşattı.

6/EN'ÂM-11: Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
De ki: “Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.”

6/EN'ÂM-12: Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah'ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü'min değildirler.

6/EN'ÂM-13: Ve lehu mâ sekene fîl leyli ven nehâr(nehâri), ve huves semîul alîm(alîmu).
Gecede ve gündüzde bulunan herşey O'nundur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.

6/EN'ÂM-14: Kul e gayrallâhi ettehızu veliyyen fâtırıs semâvâti vel ardı ve huve yut’ımu ve lâ yut’am(yut’amu), kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Semaları ve arzı yaratan Allah'tan başka bir velî (dost) edinir miyim? Ve doyuran (yediren) ve Kendisi doyurulmayan (yedirilmeyen) O'dur.” “Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve müşriklerden olmamakla emrolundum.” de.

6/EN'ÂM-15: Kul innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).
De ki: “Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyan edersem, büyük günün azabından korkarım.”

6/EN'ÂM-16: Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımeh(rahımehu), ve zâlikel fevzul mubîn(mubînu).
O gün (izin günü), kim ondan (azaptan) uzaklaştırılırsa, o taktirde ona (Allah), rahmet etmiştir. Ve işte bu, apaçık bir fevzdir (kurtuluştur).

6/EN'ÂM-17: Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye kaadirdir.

6/EN'ÂM-18: Ve huvel kâhiru fevka ıbâdih(ıbâdihî), ve huvel hakîmul habîr(habîru).
O, kullarının üstünde kahhardır (yegâne gâlip), ve O, hakîmdir (hikmet sahibi), herşeyden haberdardır (habîrdir).

6/EN'ÂM-19: Kul eyyu şey’in ekberu şehâdeh(şehâdeten), kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kur’ânu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhed(eşhedu), kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).
“Hangi şey şahit olarak en büyüktür?” de. “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'ân bana, O'nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam için vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilâhların olduğuna gerçekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.”de. “O, sadece tek bir ilâhtır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım.” de.

6/EN'ÂM-20: Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Artık mü'min olmayanlar, nefslerini hüsrana düşürdüler.

6/EN'ÂM-21: Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih(âyatihî), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne).
Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).

6/EN'ÂM-22: Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekâukumullezîne kuntum tez’umûn(tez’umûne).
Ve o gün hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara: “Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede?” diyeceğiz.

6/EN'ÂM-23: Summe lem tekun fitnetuhum illâ en kâlû vallâhi rabbinâ mâ kunnâ muşrikîn(muşrikîne).
Sonra onların: “Vallahi Rabbimiz, biz müşrikler olmadık.” demekten başka onların fitnesi olmayacak.

6/EN'ÂM-24: Unzur keyfe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûn(yefterûne).
Bak! Kendilerine karşı nasıl yalan söylediler. İftira etmiş oldukları şey, onlardan sapıp gitti (uzaklaştı).

6/EN'ÂM-25: Ve minhum men yestemiu ileyk(ileyke), ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minû bihâ, hattâ izâ câuke yucâdilûneke yekûlullezîne keferû in hâzâ illâ esâtîrul evvelîn(evvelîne).
Ve onlardan kim seni dinlerse, onu anlamalarına karşı (anlamamaları için) kalplerinin üzerine ekinnet koyduk ve kulaklarında vakra (ağırlık) vardır.Ve onlar bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman, seninle tartışırlar (mücâdele ederler). Kâfir olanlar: “Bu ancak evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir.” derler.

6/EN'ÂM-26: Ve hum yenhevne anhu ve yen’evne anh(anhu), ve in yuhlikûne illâ enfusehumve mâ yeş’urûn(yeş’urûne).
Ve onlar, ondan (Allah'a ulaşmaktan, hidayetten) nehyederler (men ederler, yasaklarlar) ve onlar da (kendileri de) ondan (hidayetten) uzak dururlar (yüz çevirirler). Kendilerinden başkasını helâk etmezler ve farkında olmazlar (şuurunda değiller).

6/EN'ÂM-27: Ve lev terâ iz vukıfû alen nâri fe kâlû yâ leytenâ nureddu ve lâ nukezzibe bi âyâti rabbinâ ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne).
Ateşin üzerinde durduruldukları zaman görsen. O zaman: “Keşke biz geri döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamazdık mü'minlerden olurduk.” dediler.

6/EN'ÂM-28: Bel bedâ lehum mâ kânû yuhfûne min kabl(kablu),ve lev ruddû le âdû li mâ nuhû anhuve innehum le kâzibûn(kâzibûne).
Hayır, daha önce gizlemiş oldukları şeyler onlara açıklandı.Ve şayet geri döndürülselerdi, men edildikleri şeylere mutlaka geri dönerlerdi. Ve muhakkak ki; onlar gerçekten yalancıdırlar.

6/EN'ÂM-29: Ve kâlû in hiye illâ hayatuned dunyâ ve mâ nahnu bi meb’ûsîn(meb’ûsîne).
Ve bizim hayatımız, dünya (hayatından) başka bir şey değildir. Ve: “Biz beas edilecek (yeniden, tekrar diriltilecek) değiliz.” dediler.

6/EN'ÂM-30: Ve lev terâ iz vukıfû alâ rabbihim, kâle e leyse hâzâ bil hakk(hakkı), kâlû belâ ve rabbinâ, kâle fe zûkûl azâbe bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).
Ve Rab'lerinin huzurunda durduruldukları zaman görsen.(Allahû Tealâ) “Bu hak değil mi?” dedi. “Evet, Rabbimize andolsun.” dediler. Allahû Tealâ: “O halde inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın.” dedi.

6/EN'ÂM-31: Kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâh(likâillâhi) hattâ izâ câethumus sâatu bagteten kâlû yâ hasretenâ alâ mâ farratnâ fîhâ ve hum yahmilûne evzârehum alâ zuhûrihim, e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne).
Allah'a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?

6/EN'ÂM-32: Ve mâl hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun), ve led dârul âhiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?

6/EN'ÂM-33: Kad na’lemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn(yechadûne).
Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah'ın âyetleri ile cihad ediyorlar.

6/EN'ÂM-34: Ve lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberû alâ mâ kuzzibû ve ûzû hattâ etâhum nasrunâ, ve lâ mubeddile li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), ve lekad câeke min nebeil murselîn(murselîne).
Ve andolsun ki; senden önceki resûller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gönderilmiş resûllerin haberlerinden (bir kısmı) sana geldi.

6/EN'ÂM-35: Ve in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev şâallâhu le cemeahum alel hudâ fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne).
Onların yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin dibine bir tünel açılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste. Böylece onlara bir âyet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!
 

Benzer konular

Üst Alt